Sosyal Medya

Larry Page: “Her Gün 1,5 Milyon Android Cihaz Satılıyor”

İkinci çeyrek raporunu dün açıklayan Google‘ın dönemi 14 milyar dolar gelirle bitirerek %19′luk bir büyüme yaşadığınıpaylaşmıştık. Her ne kadar beklentilerin altında kalsa da Google’ın gelirlerinin iyi bir düzeyde olduğu görünen bir gerçek. Buna ek olarak Google Yönetim Kurulu Başkanı ve kurucusu Larry Page’in açıkladığı Android kullanıcı sayısı da bir o kadar dikkat çekici.
Larry Page’in Google + hesabından duyurduğu üzere şimdiye kadar 900 milyon Android cihazı aktif edildi. Günde 1,5 milyon yeni Android kullanıcısına ulaştıklarını söyleyen Page, ilk Android işletim sistemli telefonun beş yıldan az bir sürede çıktığı göz önüne alınınca bu sayının bir rekor olduğunu dile getiriyor.
Larry Page aynı zamanda Android uygulamalarının hızlı artışına da dikkat çekiyor. Şimdiye kadar Google’ın uygulama mağazası Google Play’den 50 milyardan fazla uygulamanın indirildiğini söyleyen Page, bu yıl içinde uygulama geliştiricilere 2012′ye nazaran daha fazla para ödediklerini de öne sürüyor.























Page’in açıklamaları Android cihazlar ve uygulamaların ne kadar hızla büyüdüğünün bir göstergesi. Büyüme bu hızla devam ederse 2014′e girmeden Android cihaz kullanıcılarının sayısının bine ulaşmasını rahatlıkla bekleyebiliriz. Zira Ubergizmo‘nun haberinde yer alan iddialara bakılırsa 2017′de satılan 1,5 milyar akıllı telefonun bin adedi Android platformlu olacak.
Larry Page’in öne sürdüğü rakamlar oldukça dikkat çekici. Android işletim sistemli akıllı cihazların ne kadar fazla kullanıcıya ulaştığını ve bunun Android uygulama pazarını nasıl etkilediğini gösteren rakamlar bu şekilde artmaya devam ederse Apple‘ı zora sokacak gibi gözüküyor.


Google, Chrome Uygulama Başlatıcısı’nın Windows Sürümünü Yayınladı


Google kimliği ile kullanılan tüm uygulamalara tek bir platformdan ulaşılmasını sağlayan Chrome Uygulama Başlatıcıbugün itibariyle tüm Windows kullanıcıların kullanımına açıldı. Windows kullanıcıları Chrome Uygulama Başlatıcı’yı indirip bilgisayarlarına kurarak Chrome tarayıcı, Gmail, Google Drive ve Chrome Mağaza gibi web tabanlı Google servislerine anında ulaşabilecekler.
Chromebook’ta bir süredir aktif olan Chrome Uygulama Başlatıcı böylelikle Chrome’un son sürümüne sahip olan Windows platformlu cihazlar için kullanıma açılmış oldu. Google’ın henüz resmi olarak duyurmadığı ancakEngadget’ın farkına vardığı Chrome uygulaması Google’ın kendi servislerini öne çıkararak bu hizmetlerin daha fazla kullanıcıya ulaşmasını amaçlıyor.
Windows kullanıcılara daha fazla Google servisi kullandırma amacını taşıyan Chrome Uygulama Başlatıcı ile kullanıcılar yeni bir masaüstü deneyimine kavuşmuş olacaklar. Google kimliği ile tüm uygulamalarda oturum açmaya izin veren programla kullanıcılar uygulamalarını, yer işaretlerini, geçmişlerini, şifrelerini ve diğer tüm ayarlarını cihazları arasında senkronize edebilecekler.


Chrome Uygulama Başlatıcı’yı bilgisayarınıza kurduktan sonra görev çubuğunda, başlangıç sayfasında ve masaüstünde bir ikon olarak yerini alıyor. İkona tıkladığınız takdirde yüklemiş olduğunuz Chrome uygulamaları ve servisleri karşınıza çıkıyor. Dilerseniz arama çubuğuna da Chrome Uygulama Başlatıcı’yı entegre edebiliyorsunuz.
Sessiz sedasız Windows platformlarında uygulamaya açılan Chrome Uygulama Başlatıcı dağınık uygulama ve programlara tek bir platformdan kolaylıkla erişmek isteyen kullanıcılara hitap ediyor. Zamanı henüz bilinmese de başlatıcının OS X ve Linux versiyonlarının da yakında yayınlanması bekleniyor.


Bvrjuva: Lüks Arayanlar İçin Eğlenceli Yaşam Tarzı Uygulaması


Bvrjuva, lüks, moda ve teknoloji ürünlerini bir araya getiren ve geride bıraktığımız Ocak ayında hayata geçirilmiş girişimlerden.Emre Aksoy tarafından kurulan ve GARAJ İnkübasyon Programı’na kabul edilmiş bir mobil proje olan Brjuva, farklı tarzda özgün ve şık ürünler arayan kullanıcılara hitap ediyor.
Şimdilik sadece iPhone sürümü bulunan uygulama, editörler tarafından seçilen lüks, moda, yaşam tarzı ve teknolojiye dair birçok farklı ürünü karşınıza getiriyor. Bir sosyal ağ yapısına sahip Bvrjuva’da profilinizle bu ürünleri beğenebiliyor ya da isterseniz satın alabiliyorsunuz.
Bvrjuva’nın sosyal yetenekleri bunlarla sınırlı değil. Oldukça pahalı bir kol saatinden, cuzi bir fiyata sahip ilginç bir aksesuara kadar ilgi çekici ürünlerin sıralandığı uygulamada, beğendiklerinizi isterseniz sosyal ağlarda paylaşabiliyor ya da istediğinizi diğer kişilere ilan edebiliyorsunuz.
Tasarım olarak Instagram’a benzeyen uygulamada ürünlerin yer aldığı akışta aşağı ya da yukarı kaydırarak gezmek mümkün oluyor. Bir ürünü incelemek istediğinizde üzerine tıklayarak sayfasına gidebiliyor ve buradan satın alabiliyorsunuz. Uygulamada satın alma, söz konusu ürünün bulunduğu siteye yönlendirilmeniz şeklinde gerçekleşiyor. Bu anlamda Bvrjuva’da bazı bağlantı hatalarıyla karşılaşmanız olası. (Örneğin; ben deneme amaçlı olarak Orijinal kategorisinde karşıma çıkan ilk ürün olan Barbuzzo Spin-the-shot ürününü satın almak istediğimde yönlendirildiğim bağlantıda bir bikini üstü ile karşılaştım. Eminin kısa bir süre içinde düzeltilecektir.)
Sade ve kullanışlı bir arayüze sahip uygulamada başkalarını takip ederek aynı zamanda onların isteklerini ya da beğendiklerini de görebiliyorsunuz. Uygulamada stil, teknoloji, keyif, huzur, ihtişam ve orijinal olmak üzere 6 kategori bulunuyor. Bu kategorilerin tamamı anasayfa bölümünde bir araya getiriliyor.


Ayrıca uygulamanın öne çıkan bir diğer özelliği ise ürünler içinde aradığınızı bulamadıysanız stil danışmanlarının size ilginç öneriler sunabilmesi. Uygulamadaki “Hediye Önerisi Al” seçeneğinden cinsiyet, kategori ve fiyat aralığı eşliğinde göndereceğiniz bilgi notu ile stil danışmanlarının e-posta adresinize hediye önerisi göndermesini sağlayabiliyorsunuz.
Yakında iPad ve Android uygulamalarıyla da kullanıcıların karşısında olacak Bvrjuva’nın iPhone uygulamasını ücretsiz olarak App Store‘dan indirmek mümkün. Bunun yanı sıra uygulamanın resmi Facebook hesabı üzerinden de kullanıcılara çeşitli ürün önerileri sunuluyor.


Popüler Medya Oynatıcı VLC, iOS’a Geri Döndü



Her video formatını desteklemesiyle masaüstü bilgisayarlarda en fazla kullanılan medya oynatıcılardan biri olan VLC, iki sene önce veda etmek zorunda kaldığı iOS platformlarına geri döndü. AirPlay desteği, video filtreleri ve Dropbox entegrasyonu gibi yeni özelliklerin de eklendiği VLC uygulaması bugün itibariyle App Store‘daki yerini aldı.
2011′de VideoLAN‘ın Apple ile yaşadığı telif sorunları nedeniyle iOS’a veda eden popüler video programındaki lisans problemleri çözüldü. The Next Web‘de yer alan habere göre yeni VLC iOS uygulaması beklendiği üzere açık kaynak kodlu olacak. Farklı olarak kodu online olarak Mozilla Public License Version 2 altında yer alacak. Yeniden dağıtımı teşvik eden bu yöntemle telif hakları, lisans verme, alan adı ve oluşan tüketici sorunları ortadan kaldırılmış olacak.


Android kullanıcıların bir süredir beta versiyonunu kullandıkları VLC uygulaması böylelikle iPhone, iPad ve iPod Touch’lara geri dönüyor. Üstelik yeni versiyonu ile uygulama daha da cazip bir halde karşımıza çıkıyor. VideoLAN da zira uygulamanın güncellenmekten ziyade baştan yeniden geliştirildiğini söylüyor. Yani karşımızda artık yepyeni bir VLC var.
Modern ses ve video çıkış modülleri ve çok çekirdekli şifre çözümü ile uygulamanın oldukça hızlandığı göze çarpan ilk detay. Artık videoları izlerken takılma gibi bir sorunla karşılaşmak böylelikle tarihe karışıyor. Masaüstü bilgisayarlara yüklenen VLC medya oynatıcısının desteklediği tüm dosya formatlarını mobil uygulama da aynı şekilde destekliyor.
Medya öğelerini eşzamanlamak için çeşitli yeni özelliklerin eklendiği uygulama Dropbox entegrasyonu, üçüncü parti uygulamalarını desteklemesi ve web yüklemelerine izin vermesi ile yepyeni bir video deneyimini müjdeliyor. Ağ akışına destek vermesi, yeni video filtreleri, arka planda ses oynatılması ve playback ses ayarları gibi yeni özelliklerin de eklendiği uygulama altyazı desteğiyle birlikte geliyor. AirPlay desteği de göze çarpan diğer bir yenilik.
App Store‘dan ücretsiz olarak indirilebilen uygulama iOS 5.1 ve üstü sürümlere sahip iPhone, iPad ve iPod Touch’larda çalışabiliyor. Apple cihazlarından video formatı ne olursa olsun kolaylıkla video, klip, film izlemeyi sağlayacak olan VLC, ortam yürütücüsü uygulamalar arasında yeni özellikleriyle öne çıkacağa benziyor.



Apple’dan Harita Sorununu Çözecek Satın Alma: Locationary



Apple, küçük ölçekli firmaları bünyesine katmaya devam ediyor. Apple cephesinden son gelen haber teknoloji devinin Kanadalı bir lokasyon veri firması olan Locationary‘i alması oldu. Apple böylelikle çok eleştirilen harita sorununu çözmek istiyor.
All Things Digital’in haberine göre Apple, bu satın almayla Locationary’nin tüm takımını bünyesine katmış oldu. Apple’ın da onayladığı satın almanın ne kadara mal olduğu ise bilinmiyor. Geçen sene Locationary CEO’su Grant Richie’nin iOS 6′daki Apple haritalar fiyaskosu üzerine Apple’ın nerede hata yaptığına dair açıklamalar yapmış olması ise oldukça ironik. Şimdi Locationary tespit ettiği hataları giderip Apple’ın harita sorununa çözüm bulacak.
Apple’ın Locationary’i satın almasının arkasındaki sebep oldukça açık. Bilindiği gibi Apple, iOS cihazlarında Google Maps’i kullanmayı bırakmış ve kendi harita uygulamasını geliştirmişti. iOS 6 ile gelen Apple haritalar birçok hata barındırıyordu. Kullanıcıların şikayetlerine Tim Cook da kayıtsız kalamamış ve bu fiyaskoyla ilgili herkesten özür dilemişti. Anlaşılan Apple, bu hatasını affettirmek için harita servisine daha fazla önem vermeye başlıyor. Locationary yardımıyla daha da geliştireceği haritalarıyla Apple bir yandan da böylelikle Google Maps’e de rakip olmayı planlıyor.


Locationary’nin yerel işletmelerin Wikipedia’sı olarak görülebileceğini iddia eden haberde şirketin ‘crowdsourcing’ ve Saturn adı verilen bir veri değişim platformu kullanarak dünya çapındaki yerel işletmeler hakkında geniş bir veri hazinesine sahip olduğu belirtiliyor. Böylelikle Locationary gerçek zamanlı, güvenilir yer bilgisi veren sistemi ile öne çıkıyor.
Aranılan yerin haritadaki yerini doğru olarak tespit etmekle kalmayan Locationary ayrıca yer hakkında detaylı bilgi de veriyor. Apple’ın Locationary ile haritalarını geliştireceği, yeni özellikler ekleyeceğini tahmin etmek çok da zor değil. Ayrıca Apple Locationary’i sadece haritalarına değil diğer iOS ve OS X uygulamalarına farklı şekillerde dahil edebilir. Bu satın almanın Apple’ın lokasyon bazlı uygulamalarına nasıl etki edeceğini ve rakiplerinden nasıl bir fark yaratacağını bekleyip öğreneceğiz.

Surface Tablet Macerası Microsoft’a Pahalıya Patladı



Microsoft da dün Google ile eşzamanlı olarak son çeyrek raporunu yayınladı. Google gibi beklentilerin altında kalan Microsoft, rapora göre 2013′ün ikinci çeyreğinde 4,97 milyar dolar kar ederek gelirini 19,9 milyar dolara çıkardı.
Microsoft’un bu çeyreği 20,73 milyar dolar gelirle kapatacağını ve hisse başına 75 sent kazanç sağlayacağını öngörülüyordu. Ancak Microsoft son çeyrek raporunda açıkladığı üzere 19,9 milyar dolarlık toplam geliri ve 59 sentlik hisse başı kazancı ile beklentilerin altında kalmaktan kurtulamadı.
Bilindiği gibi Microsoft Surface RT tabletlerinde beklediği başarıyı yakalayamamıştı. Bu sebeple tablet fiyatlarını 499 dolardan 350 dolara indiren Microsoft böylelikle 900 milyon dolarlık bir değer kaybı yaşadı. Bu rakam hisse başı 0,07 dolarlık bir zarar anlamına da geliyor.


Microsoft’un kayba uğradığı tek alan PC’lerin yerine geçirmeye çalıştığı tabletleri değil. Zira rapora göre Windows alanında da kayıplar yaşayan Microsoft bu çeyreği 1,1 milyar dolar gelirle kapattı. Geçen senenin ikinci çeyreğinde bu rakamın 2,42 milyar dolar olduğunu belirtmek lazım. Ayrıca Microsoft’un eğlence ve cihazlar bölümü da 110 milyon dolarlık bir zarara uğradığı raporda karşımıza çıkıyor.
Ancak Microsoft’un girişimcilik tarafında daha iyi sonuçlar elde ettiğini söylemek mümkün. Sunucular ünitesi bu dönemdeki 2,35 milyar dolarlık kazancıyla 5,5 milyar dolar gelire ulaştı. Office’i de kapsayan iş ünitesi ise toplamda 7,2 milyar dolar gelire kavuşarak bu dönemde 4,87 milyar dolarlık bir kazanç elde etti. Rapordan da anlaşıldığı üzere PC pazarının daralması ve Microsoft’un Surface RT tabletinden beklediği verimi alamaması Microsoft’un birkaç alanda zarara uğramasına yol açtı. Girişimcilik tarafındaki kazançları ile toplam gelirlerini arttırdığı gözlenen Microsoft’un önümüzdeki zamanlarda bu alana daha fazla yoğunlaşması ve yatırım yapması bekleniyor.


Ücretli Mobil Uygulamaların Sayısı Azalıyor [Araştırma]


Mobil uygulamaların zaman içindeki fiyat politikasını inceleyen veri analiz şirketi Flurry, her geçen yıl daha fazla uygulamanın ücretsiz olduğunu ve uygulama içinde ödeme sisteminin daha yaygın bir yöntem olarak karşımıza çıktığını açıkladı.
Dört yıllık süre içinde 350 bin uygulamanın incelendiği araştırma, 2010-2012 yılları arasında %80-%84 arasında iOS uygulamasının ücretsiz olduğunu ve bu oranın 2013′te %90′ı bulduğunu gözler önüne seriyor. Ücretsiz uygulamaların uygulama geliştiricilerin daha fazla kullanıcıya ve daha fazla indirilme sayısına ulaşmalarını sağladığı bir gerçek. Zira uygulamaların ilk aşamada ücretsiz olarak yayınlanmasının altındaki en temel amaç da bu.

















Ancak mobil uygulamaların ücretsiz olarak indirilmesi bu uygulamaların para kazanmadığı anlamına gelmiyor. Ücretsiz olarak uygulama mağazalarında yerini alan uygulamalar para kazanmak için uygulama içi ödeme sistemleri ve reklamlara başvuruyor. Buna ek olarak kullanıcıları uygulamanın premium versiyonlarını kullanmaya itmeye çalışan ve böylelikle uygulamayı kullanırken reklamları görmek istemeyen kullanıcıları hedef alan uygulama geliştiricilerinin sayısı oldukça fazla. Bu geliştiriciler öncelikli olarak uygulamaların daha fazla telefon ya da tablete indirilmesini, sonrasında ise uygulama içinde çeşitli yöntemlerle para kazanmayı hedefliyor. Zira reklamsız uygulama versiyonlarına geçmek için ortalama 0,99 dolar- 1,99 dolar civarında bir ücret ödemek gerekiyor.
Araştırmaya göre mobil kullanıcıların çoğu uygulamalarda reklam görmekten nefret etse de buna rağmen uygulamadan ücretsiz olarak yararlanmak için reklamlara katlanma yolunu seçiyorlar. Araştırmada ayrıca Android kullanıcılarının iOS kullanıcılarından daha fazla ücretsiz uygulamalara eğilimli olduğu bilgisi yer alıyor. Nisan ayında Android uygulamaları için ödenen ortalama ücret 0,06 dolarken iPhone için 0,19 dolar, iPad içinse 0,50 dolar ödendiği raporda göze çarpıyor.

Geçtiğimiz haftalarda yayınladığımız Juniper Research’in araştırması da gelecekte daha fazla mobil uygulamanın ücretsiz olacağını ve bunun da mobil uygulamaların sayısını dört sene içinde iki katına çıkaracağını savunuyordu. Yayınlandığından beri 0,99 dolar ücretle App Store’da satılan popüler mesajlaşma uygulaması WhatsApp da dün itibariyle bu ücret politikasını değiştirerek ücretsiz olduğunu açıkladı ve yıllık abonelik ödeme sistemine geçti. Tüm bunlar gösteriyor ki uygulama piyasasında ücretsiz mobil uygulamaların sayısı her gün daha fazla artıyor ve uygulama geliştiriciler reklamlar, yıllık abonelik sistemleri ve uygulama içi ödeme sistemlerine yönelerek gelirlerini arttırma yolunu seçiyorlar.



Google’ın İkinci Çeyrekteki Hisse Başına Kazançları Hayal Kırıklığı Yarattı



Yahoo ve Nokia‘dan sonra Google da 2013 ikinci çeyrek raporunuyayınladı. Rapora göre Google 14,11 milyar dolar gelirle yılın ikinci çeyreğini kapatarak geçen sene ikinci çeyreğine göre %19 oranında bir artış gösterdi.
Analistlerin tahminleri 14,42 milyar dolar civarındayken Google’ın bundan daha düşük bir rakam açıklaması biraz hayalkırıklığı yaratsa da teknoloji devinin gelirlerini her dönem daha da arttığı bir gerçek. Raporda asıl dikkat çeken ise Google hisse başı kazancının beklentilerin çok altında, yani 9,54 dolar olması. Geçen senenin ikinci çeyreğini hisse başına 10,16 $ kazanarak kapatan Google’ın bu çeyrekte bu gelirini 10,78 $ olarak açıklaması öngörülüyordu. Ancak raporda 9,54 $ olarak açıklanan rakam piyasada yankı uyandırdı.
2013′ün ilk çeyreğinde 10,65 milyar dolar gelir elde ederek dönemi 2,89 milyar dolar karla kapatan Google’ın hisse başı kazancı ise 8,75 dolardı. Yılın ikinci çeyreğinde bu rakamları arttırdığı gözlenen Google, gelirlerinin çoğunu reklamlardan kazanıyor. Google’ın tüm gelirinin %15′ini reklamlar oluştururken arama motoru devinin para getiren tıklamaları bu çeyrekte geçen seneye göre %23 oranında artış gösterdi. Ancak her tıklamanın ortalama kazancının %6 oranında azaldığını da belirtmekte fayda var. Diğer yandan ise geçen senenin ikinci çeyreğinde 2,6 milyar dolar olan Google’ın trafikten sağladığı gelirler bu çeyrekte 3,01 milyar dolara ulaştı.
Techcrunch’ın hazırladığı grafikten Google’ın son çeyrekteki kar ve gelir rakamlarına göz atabilirsiniz:


Motorola Mobile’ı satın alarak büyük bir yatırım yapan Google’ın Motorola gelirleri ise 998 milyon dolar olarak açıklandı. Ayrıca raporda Google’ın mobil reklamlardan çok fazla gelir elde edemediği de anlaşılıyor. Anlaşılan Google’ın mobil alanına daha fazla yoğunlaşması gerekiyor.
Google’ın büyük beklentilerle çıkarmayı planladığı Moto X’in ardından bu rakamların nasıl değişim göstereceğini bekleyip göreceğiz. Aynı zamanda Google Glass ile büyük bir atılım yapmayı planlayan Google önümüzdeki dönemlerde daha farklı sonuçlarla karşımıza çıkabilir.

Blog Reklam Platformu Bumads, Bild İşbirliğiyle Yurt Dışına Açıldı


Bumerang ağı içinde yer alan blog yazarları için sunulan Bumadsreklam platformu, önemli bir anlaşmayla yurt dışına açıldı. Hürriyet Gazetesi’nin bir projesi olarak 2011 yılında hayata geçirilen Bumads, Alman Bild gazetesi ile işbirliği gerçekleştirdi.
Doğan Haber Ajansı‘nın haberine göre Berlin’de bir araya gelen Hürriyet adına İçerik ve Topluluk Servisleri Sorumlusu YöneticisiErhan Acar ve Bild Dijital CEO’su Donata Hopfen anlaşmayı başlatan protokolü imzaladı.
Bilindiği gibi blog yazarlarının daha geniş kitlelere ulaşması ve sitelerine daha kolay trafik çekebilmek için dahil olduğu bağımsız bir platform olan Bumerang uzun bir süredir faaliyetlerini sürdürüyor. Nitekim bünyesinde yaklaşık 22 bin blog barındıran platform aynı zamanda reklam tarafında ise Bumads ile reklamverenleri verimli bir sistemin içine dahil ediyor.

Bild ile yapılan anlaşmayla birlikte Bumads’in bundan sonraki adımları yurt dışını da kapsayacak. Almanya’da “Boomads” markasıyla hizmet verecek olan reklam platformunun Berlin bürosundan ise Bumads’in Yönetici Direktörü Onur Kabadayı sorumlu olacak.
Belirtilene göre Boomads Almanya’daki faaliyetlerine “Blogstars” adını taşıyan yeni yayıncı ağı ile iki hafta önce başladı. Blogstars ile şimdiden Almanya’nın tanınmış blog yazarlarının da yer aldığı 150 kişilik bir üye havuzu oluşturulduğu ifade ediliyor. Bununla birlikte Boomads’in yayıncı ağını genişletme konusunda Avrupa’daki tek hamlesi Almanya olmayacak. Erhan Acar’ın açıklamasına göre Boomads, diğer Avrupa ülkelerinin önde gelen yayın kuruluşlarıyla da işbirliği çalışmaları yürütüyor.
Avrupa’nın ardından ABD pazarına da açılmayı hedefleyen Bumads, blog yazarlarına hem görünürlük hem de kazanç sağlıyor. Ancak bu bağımsız ağa dahil olmak için blog yazarlarında bazı kriterlere uyma şartı aranıyor. Blog yazarlarının Bumads’e dahil olabilmesi için sitesinin web tasarımından düzenli içerik yayınlanmasına kadar uzanan kriterleri detaylıca incelemek ve sisteme dahil olmak için Bumerang ağının resmi internet sitesini ziyaret edebilirsiniz.

5N1Kariyer.com: Akbank’tan İnteraktif Kariyer Sitesi


Akbank, bankacılıkta kariyer hedefleyenler için oluşturduğu online platform 5N1Kariyer.com‘u yayına açtı. Bankacı adayları beş adımda Akbank’taki kariyer aşamalarını site üzerinden interaktif bir şekilde deneyimleyebiliyorlar.
Akbank’ın “5 Soruda 1 Kariyer” sloganıyla yola çıktığı sitede “Nerede”, “Nedir”, “Neden”, “Nasıl”, “Ne Zaman” gibi aşamalarla genç bankacı adayları Akbank’taki kariyer basamakları hakkında bilgilendiriliyor. Sitede ilk olarak üç boyutlu bir Akbank dünyası sizi karşılıyor. Çalışmak istediğiniz bölümü binalar arasından seçtikten sonra o bina içinde asansörü kullanarak gezinmeye başlıyorsunuz. Böylelikle farklı departmanları tanıyıp yöneticilerin kariyer tavsiyelerini dinleyebiliyorsunuz. Aynı zamanda site içinde sizi bekleyen interaktif oyunlarla keyifli bir yolculuk geçirmiş oluyorsunuz.


Site içindeki oyunlar gençlerin yeteneklerini ölçmeyi amaçlıyor. Hız, zamanlama, koordinasyon ve çoklu görevler gibi önemli kıstasları bir araya getiren oyunlar böylelikle adayların o görev için ne kadar uygun olduklarını anlamalarını sağlıyor. Oyun sonunda ise site sizi başvuru sayfasına yönlendiriyor.
Site içindeki bu navigasyon ve içerikler bankacı adaylarının kafasındaki her türlü soruyu açıklığa kavuşturmak için hazırlanmış. Kapsamlı yanıtların ekran başındaki kullanıcıyla birebir konuşuyor gibi verildiği site eğlenceli yanıyla da göz dolduruyor. Akbank’taki olanaklar, eğitimler, değerler, sosyal aktiviteler ve kariyer imkanlarının anlatıldığı 5N1Kariyer.com, kariyer hayatını özetliyor.
Akbank’ın güzel grafikler ve başarılı bir tasarımla yaratılmış kariyer sitesi 5N1Kariyer.com, interaktif platformlara yeni bir bakış açısı getiriyor. Bankacılıkta kariyer hedefleyen gençlerin ilgisini çekecek olan siteyi buradan ziyaret edebilirsiniz.

Blackberry Q10: Fiziksel Klavyenin Zirve Noktası [İNCELEME]



Yeni Blackberry 10 platformunun ilk iki temsilcisinden biri olan Blackberry Q10 geçtiğimiz Mayıs ayı itibarıyla ülkemizde de satılmaya başlandı. Blackberry’nin geleneksel klavyeli modellerinden vazgeçemeyen kullanıcıları hedeflediği, ancak dokunmatik akıllı telefon deneyimini de göz ardı etmediği Q10 modelini sizler için inceleme fırsatı bulduk.

Tasarım

Z10 ile birlikte Blackberry 10 ailesinin ikinci üyesi olan Q10, tasarım bakımından şirketin daha önceki Bold serisinden izler taşıyor. İlk bakışta birçok yönüyle Q10′un Bold serisinin diğer üyeleriyle olan benzerliğini görmek mümkün. Genel olarak hafif bir sağlam bir intiba bırakan telefon köşesiz, yuvarlak hatlara sahip.



10.4 mm. kalınlığı bulunan Q10′un ağırlığı ise 139 gr. Elinize aldığınız zaman hafiflik hissini verebilen telefon, tahmin edebileceğiniz gibi incelik konusunda çok iddialı bir model değil. Ancak Q10′un 119,6 mm x 66,8 mm olan boyutları telefonu elinizde rahatlıkla tutabilmeniz için yeterli oluyor ve baş parmağınızla gerek klavye gerekse dokunmatik yüzey üzerinde istediğiniz yere kolaylıkla Blackberry Q10ulaşabiliyorsunuz. Ön tarafı klavye ve telefonun geri kalan kısmını kaplayan cam bölümden oluşuyor. Paslanmaz çelikten bir çerçeveye oturtulan gövde arka tarafta kapağın bitimine yerleştirilen metalik renkteki çıta ile şıklık kazanıyor. Bununla birlikte arka kapağındaki noktalı desen yine telefonun şıklığını tamamlayan ayrıntılardan bir diğeri olarak göze çarpıyor. Arka kapak aşağı doğru sürüklenerek yerinden çıkarılabiliyor.
Q10′da üst kısımda yer alan 3.5 mm kulaklık girişi sayesinde müzik dinlediğinizde telefonu cebinize koyarken ya da çıkarırken sorun yaşamıyorsunuz. Telefonun üst tarafındaki güç düğmesi de yine konum bakımından hem erişim, hassaslığı ile hem de kullanım kolaylığı veriyor. Sağ tarafta ses açma ve kapama ile sesli asistan tuşları yer alırken, cihazın soluna microUSB ve microHDMI yuvalarının yerleştirildiğini görüyoruz. Alt kısımda ise ana hoparlör bulunuyor. Hoparlörün yerleşimi özellikle telefon elinizdeyken seste bozukluk ya da boğulma yaşanmamasını sağlıyor.


Hissiyat olarak Blackberry Q10, şirketin önceki klavyeli modellerine kıyasla daha iyi bir işçilikle karşımızda duruyor. Test etme fırsatı bulduğumuz beyaz renkli modelin malzeme kalitesi bakımından bizi tatmin ettiğini söyleyebiliriz. Dayanıklılık konusunda ise her ne kadar sağlamlık testi yapmasak da telefon, yakın mesafelerden yere düşürdüğünüzde kolay kolay hasar görmeyecek bir yapıda.

Klavye

Cihazın geleneksek Blackberry deneyimini ortaya koyan ana özelliği QWERTY klavyesi, dokunduğunuzda yazma kalitesini olumsuz etkilemeyen ve bu anlamda tuşlara basarken akış sağlayan bir yapıda. Sezgisel el hareketi tabanlı gezinme özelliğine sahip bu klavye, yazım yanlışlarını otomatik olarak düzeltebiliyor. Q10′un öğrenme motoru bulunan fiziksel dikey klavyesi, sonraki kelimeyi tahmin edebiliyor ve yazma şeklinizi tanıyabiliyor. Öğrenebilen sisteme alıştığınızda ve telefon sizin kelimelerinizi ve yazma olasılıklarınızı daha iyi tanıdığında gerçekten etkileyici bir klavye deneyimi ortaya çıkıyor.

Tabi burada daha önce QWERTY klavyeli telefon modelleri kullanmamış kişiler için bütün bu özelliklerin ilk etapta çok büyük bir fark yaratmayacağını eklemek gerekiyor. Hatta dokunmatik akıllı telefonlara alışmışsanız bu durum sizin açınızdan dezavantaj bile oluşturabilir. Zira fiziksel klavye bambaşka bir deneyim.
Diğer yandan eğer fiziksel klavyeden hoşlanıyorsanız Blackberry’nin gerek tuşlar arasına yerleştirdiği metalik çubuklar gerekse telefonun elin konumuna göre iyi oranlanan tuş takımı tasarımına kısa sürede alışabilirsiniz. Tuşların boyutu, başparmağınızın büyüklüğüne cevap verebilecek şekilde tasarlanmış. Yani tek ya da çift elle klavyeyi kullanmak istediğinizde yanlışlıkla iki tuşa birden basma ihtimaliniz pek kuvvetli görünmüyor.

Ekran

Blackberry yeni Q10 modelinde 3.1 inçlik Super AMOLED, dokunmatik bir ekran kullanmış. 330 ppi piksel yoğunluğuna sahip bu ekran AMOLED teknolojisi sayesinde renklerde parlaklık ve canlılık sağlıyor. Yüksek piksel yoğunluğu bulunan ekranın çözünürlüğü ise 720×720.
Kare yapıdaki ekran genel olarak kullanıcıları tatmin edecek görüntü kalitesini sunabiliyor. 3.1 inç gibi büyük olmayan ekran boyutuna yüksek piksel yoğunluğu eklenince oldukça net bir görüntü elde edilmiş. Büyük olmayan derken, önceki klavyeli Blackberry modellerini kast etmiyorum. Zira Q10 şirketin daha önce piyasaya sürdüğü QWERTY klavyeli modellerden daha büyük bir ekran ile karşımızda duruyor.

Bunun yanı sıra güneş altında ya da ışığın fazla yoğun olduğu ortamlar da ekran ışık yeterliliğini tatmin edici seviyelerde tutabiliyor. Ayrıca telefonu sağa sola, öne ya da arkaya doğru açılı bir şekilde tuttuğunuzda da çok fazla bir görüntü kaybı yaşanmıyor.
Tabi ekranı değerlendirirken, Blackberry 10 platformunun Q10′daki ölçeklendirilmesinden de bahsetmek gerekiyor. Zira ekranda menüler ve diğer sayfalarda çözünürlüğün kimi zaman alanı daralttığı hissine kapılıyorsunuz. Kimi zaman sanki büyük bir alana daraltılmış bir kare çerçeveden bakıyormuş gibi hissedebilirsiniz. Bu durumu günümüzde akıllı telefonların ekran boyutlarındaki büyüme göz önüne alındığında belki de yavaş yavaş değişen algımızın bir getirisi olarak tanımlamak da mümkün.


Donanım ve Performans

Blackberry Q10, tıpkı şirketin tam dokunmatik akıllı telefon Z10′da olduğu gibi 1.5 GHz hızındaki Qualcomm Snapdragon S4 işlemcisinden güç alıyor. Telefonu kullandığımız süre boyunca gerek işlemci gerekse platformun iyi bir akıcılık getirdiğini gözlemledik. Android işletim sistemine sahip akıllı telefonlarda kimi zaman yaşanan saniyelik takılmalar bizim kullandığımız süre boyunca Q10′da karşımıza çıkmadı.
Q10′un 28nm’lik işlemcisiyle birlikte Adreno 225 grafik yongasına sahip olduğunu da eklemek gerekiyor. Zira işlemci ve grafik tarafındaki bu donanım seti telefonun günlük kullanımda gereken performansı fazlasıyla sunabiliyor. Bellek kısmına gelirsek, Blackberry’nin Q10′da kullandığı 2 GB’lık RAM, sizi arka tarafta çalışan programları kapatma endişesinden kurtarıyor. Bu sayede çoklu görevleri gerçekleştirmekten ve uygulamalar arasında geçiş yapmaktan çekinmiyorsunuz.

Q10′un telefon deneyimini de başarılı olarak nitelendirebiliriz. Aramalarda karşıdan gelen ses düzeyi ve netliği konusunda endişe duymanıza gerek yok. Ayrıca mikrofon da sesinizi telefon diğer ucundaki kişiye net bir biçimde aktarabiliyor. Bunun haricinde görüşmeyi hoparlöre aldığınızda da elde ettiğiniz ses performansı yeterli seviyede.
Bağlantı
Blackberry Q10 bağlantı çeşitliliği bakımından da klavyeli telefonlar nazarında oldukça zengin. Cihazın sol yanın yer alan microHDMI çıkışıyla Q10′unuzu televizyona, monitöre ya da projeksiyona bağlayabiliyorsunuz. Yine sol tarafta bulunan microSD yuvası sayesinde 16 GB olan dahili hafızayı 32 GB’ye yükseltebiliyorsunuz. microSD kartınızı bazı telefonlarda olduğu gibi arka kapağı ve pili çıkararak yerleştirmiyor oluşunuz küçük ve kolaylık sağlayan bir ayrıntı.
Bağlantı deyince USB arabirimini de unutmamak gerekiyor. Daha önce de belirttiğimiz gibi cihazın alt kısmında bulunan USB 2.0 girişi, hem şarj hem de ana bağlantı arabirimi olarak Q10′daki yerini alıyor.
Cihazın ağ bağlantısı ise 802.11 a/b/g/n Wi-Fi anteni üzerinden sağlanırken, şebeke bağlantılarında HSPA+, LTE, H+ ve EDGE destekleniyor. Bu açıdan web sitelerini gezinirken ya da diğer internet bağlantısı gerektiren işlemlerde hem mobil hem de Wi-Fi bağlantısından memnun kaldığımızı belirtelim. İsterseniz mobil bağlantınızdan diğer kullanıcıların da Wi-Fi üzerinden faydalanmasını sağlayabiliyorsunuz. Cihaz ayrıca bünyesinde NFC, GPS ve Bluetooth 4.0 özelliklerini de barındırıyor



Pil Ömrü
Malumunuz bir akıllı telefon için hayatı özelliklerden biri de pil ömrü. Blackberry’nin Q10′da tercih ettiği 2100 mAH’lik batarya önceki fiziksel klavyeli modellerinden daha büyük bir kapasiteye sahip. Nitekim bu durum kullanıcıya uzun pil ömrü olarak yansımız. Telefonunu zırt pırt şarj etmek istemeyen kullanıcılar için bir hayli önemli olan pil ömrü konusunda Blackberry Q10 sınıfı başarıyla geçiyor. Telefon resmi verilere göre 14.8 güne kadar bekleme süresi sunabiliyor. Tabi bizim bu süreyi deneme imkanımız olmadı. Q10′un konuşma süresi ise 3G’de 13.5 saat.

Kamera

Blackberry Q10, arka kısmında 8 MP bir kamera ve yanında LED flaş ile birlikte sunuluyor. Cihazın kamerası ile 1080p video çekim yapabiliyorsunuz. Kamera gündüz çekimlerinde sorun yaratmazken, gece ise flaş imdada yetişiyor. 8 MP kameranın sağladığı fotoğraf kalitesi ise beğeni toplayacak cinsten. Tabi Blackberry Q10′un fotoğraf kalitesini odağına kamera yeteneklerini almış akıllı telefonlar yarıştırmamak da gerekiyor. Buna rağmen ışığın yeterli olduğu ortamlarda net ve güzel fotoğraflar çekebiliyorsunuz.

Burada diğer telefonlardan farklı olarak dikkatinizi çekmek istediğim nokta, fotoğraf çekimlerinde oran ayarlama özelliği olacak. Zira geniş ekran formatındaki akıllı telefonlarda genellikle fotoğraflarınızda oran ayarlama ihtiyacı duymazsınız. Ancak Blackberry’nin 1:1 kare ekranında en boy oranını kimi zaman 4:3 ya da 16:9 olarak değiştirmeniz gerekebiliyor.
Ön tarafta bulunan 2 MP kamera ise görüntülü konuşma ya da fotoğraf çekimleri için kullanabileceğiniz diğer seçenek olarak cihazda yer alıyor. Bu kamera ile 720p video çekebiliyorsunuz.

İşletim sistemi ve Arayüz

Blackberry Q10 şirketin yeni dönemini ifade eden Blackberry 10 işletim sistemiyle boy gösteriyor. Z10′daki tamamen dokunmatik deneyime uygun olarak Q10′da da klavye haricinde telefonu yönlendirebileceğiniz fiziksel bir tuş bulunmuyor. Tüm gezinme işlemlerinizi işletim sisteminin size sunduğu arayüz içindeki tuşlar yardımıyla yapıyorsunuz. Bu durum fiziki olmasa da dokunmatik tuşlara alışan kişiler için sorun oluşturabilir. Zira ilk zamanlarda örneğin bir önceki sayfaya nasıl döneceğinizi hemen bulamayabilirsiniz.
Blackberry Q10
İşletim sistemi genel itibarıyla kullanıcıya hızlı bir performans veriyor. Dosyalara girip uygulamaları açarken Blackberry 10′un Android, iOS ve Windows Phone ile yarışabilecek seviyede olduğunu hissediyorsunuz. Bununla birlikte Blackberry 10′un kilit ekranı dikkat çekiyor. Takvim bilgilerinden Blackberry HUB’a bağladığınız sosyal medya hesaplarınıza kadar
bildirimlerin neredeyse tamamını buradan görebiliyorsunuz. Kilit ekranından ise diğer işletim sistemlerinden farklı olarak parmağınızı ekranın altından üste doğru kaydırarak çıkıyorsunuz.
Uygulamaların yer aldığı ana ekranda yeni pencereler aşağıya kaydırılarak ortaya çıkıyor. Uygulamalarınızı toplamda 8 pencereye sığdırmanız gerekiyor ki bu size gerekenden fazla alan sağlıyor. Parmağınızı ekranın üst kısmından alta doğru kaydırdığınızda ise Android’den aşina olacağınız hızlı menü karşınıza çıkıyor. Bağlantı ayarlarını değiştirme gibi işlemleri buradan hızlı bir şekilde yapabiliyorsunuz. Blackberry’nin internet tarayıcısı ise gayet hızlı çalışıyor.
Blackberry Q10 işletim sisteminin kendine has uygulamalarıyla kullanıcılara bazı ayrıcalıklar da tanıyor. Örneğin Blackberry Balance, bireysel ve iş kullanımını ayırmanıza olanak sağlıyor. Bu sayede uygulamalarını iş ya da kişisel olarak düzenleyerek her iki kullanım koşulunda da rahatlık yakalıyorsunuz.
Blackberry Remember ise ortada bir araya getirilmesi gereken projeler varsa imdadınıza yetişiyor. Fotoğraf, metin, liste ya da bağlantı ne isterseniz bu uygulamayla klasörler altın toplayıp daha sonra hepsini bir arada görebiliyorsunuz.
Tüm bunlarla birlikte güvenliğiyle de ön plana çıkan Blackberry Q10, GSM operatörlerinden Blackberry paketi almanıza da gerek bırakmıyor. Normal mobil internet paketlerinden faydalanabiliyor, buna gerek duymuyorsanız Wi-Fi ile idare edebiliyorsunuz.

Sonuç

Blackberry Q10′un her şeyden önce QWERTY klavyeden hoşlanan kullanıcılara hitap ettiğini unutmamak gerekiyor. Eğer kullanıcı bu konuda kararını vermişse o zaman Q10 iyi bir tercih olacaktır. Zira Blackberry, Q10′da bazı kullanıcıların felaket olarak nitelendirdiği ve belki de şirketin yaşadığı düşüşün ana birkaç etkeninden Bold ve Curve serilerindeki hataları tekrarlamamaya çalışmış. Tıpkı Apple’ın iPhone’u zaman içinde mükemmelleştirdiği gibi Blackberry Q10 fiziksel klavyeli modellerin zirvesine yaklaşmış.
Blackberry Q10Telefonun bir kısmı sol bir kısmı sağ tarafa eğimlenmiş tuş takımı ve diğer klavye özellikleri yazmayı kolaylaştırarak bu tür modelleri sevenler için yazmayı keyfe bile dönüştürebilir. Bununla birlikte diğer navigasyon tuşlarının kaldırılmış olması ve Blackberry 10 işletim sisteminin sanki daha çok Z10 için tasarlandığı izlenimini vermesi Q10′un kullanıcıların canını sıkacak yönlerinden bazıları olabilir. Tabi buna henüz yeterince zenginleşmeyen uygulama mağazası World’ün, Q10 özelinde olmasa da genel itibarıyla Blackberry’nin aşması gereken önemli engellerinden biri olduğunu eklemek de gerekiyor.
Bunun haricinde Q10′un tasarım ve sağlam yapısı da öne çıkarılabilir. Q10′u satın alırken sağlamlık ya da performans konusuna aklınız takılmaz. Ayrıca cihazın hem bağlantı hem de multimedya özellikleri de kuvvetli.
Açıkçası Blackberry Q10 açısından tabiri caizse dananın kuyruğunun koptuğu yer cihazın Türkiye’deki yüksek fiyatı oluyor. Avea, Turkcell ve Vodafone tarafından satılan Blackberry Q10′un 2000 TL civarı bir fiyatı bulunuyor. Piyasada bu rakamın altında ya da üstünde başka fiyatlara da ulaşabilirsiniz.